Bugün bir kez daha kamuoyunun dikkatini önemli bir toplumsal yaraya çekmek istiyoruz: Konu kadına yönelik şiddettir.

Kadına yönelik şiddet; fiziksel, psikolojik, cinsel, ekonomik ve her türlü saldırıyı kapsayan ve insan haklarına aykırı, kabul edilemez bir durumdur. Sadece bireyleri değil, tüm toplumu yaralayan, adaleti, eşitliği ve insanın insana inancını yok eden yapısal bir sorundur.
Her gün birçok kadın, sadece kadın olduğu için şiddete uğruyor, tehdit ediliyor, susturuluyor, hayatı elinden alınıyor. Bu durum artık yalnızca istatistiklere konu olamayacak kadar ciddi, sadece yasalarla çözülemeyecek kadar köklüdür.
Kadına şiddet kader değil, toplumsal bir tercih meselesidir.

Kadına yönelik şiddet, sadece bireysel bir suç değil, eşitsizlik düzeninin acımasız sonucudur. Bu şiddet; evde, sokakta, işyerinde, dijital ortamda, adalet sisteminde ve bazen devletin en tepesindeki söylemlerde karşımıza çıkmaktadır.
Her kadın, her yaşta, her yerde hedef haline getirilebilmektedir ki, bu kabul edilemez!
Her gün Türkiye’de onlarca kadın şiddete uğruyor, bazıları yaşamını yitiriyor.
Her beş kadından biri partneri tarafından fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalıyor.
Kadınlar çoğu zaman yalnız bırakılıyor; şiddeti kanıtlaması isteniyor, yargı ve kolluk güçleri tarafından etkin güvence sağlanmadan adeta şiddetin sürmesinin koşulları hazırlanıyor.
Şiddeti uygulayanlar çoğu kez cezasız kalıyor veya “iyi hal”, “tahrik indirimi” gibi gerekçelerle ödüllendiriliyor. Bu tablo açıkça sistemin çürümüşlüğünü yansıtmaktadır.

Bizler kadınlar olarak, haklarımızı anayasal güvencelerden, uluslararası sözleşmelerden ve yıllar süren mücadelemizden alıyoruz. Ancak bu haklarımızın her geçen gün budandığını, yalnızlaştırıldığımızı, mücadele alanlarımızın daraltıldığını üzülerek gözlemliyoruz.
İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmekle şiddetin önü açılmıştır. 6284 Sayılı Kanun etkin uygulanmadığından, kadına her tür şiddeti hak gören ahlaksızlık, cezasızlık zırhına sahip olduğunu bilerek daha bir saldırganlaşmıştır. Bu saldırgan ahlaksızlık, kadının evinin kapısını çalarak ona hakaret etmeyi, tehdit savurmayı kendine hak görmektedir.
NE İSTİYORUZ?
-İstanbul Sözleşmesi’ne geri dönülmesini, evrensel hukuk ilkeleri çerçevesinde kadına karşı her türlü şiddetin önlenmesini istiyoruz.
-6284 Sayılı kanunun ve toplumsal cinsiyet eşitliği politikalarının tüm kamu kurumlarında etkin biçimde uygulanmasını talep ediyoruz.
-Eğitim müfredatından medya politikalarına kadar cinsiyet eşitliği temelinde dönüşüm istiyoruz.
-Kadınların güvenle başvurabileceği bağımsız ve yaygın destek merkezlerinin kurulmasını, mevcut merkezlerin ise niteliğinin arttırılmasını itiyoruz.
-Kadınların karar mekanizmalarında temsili arttırılmalı; sadece kadın sorunlarıyla ilgili değil, tüm alanlarda söz ve hak sahibi olmaları sağlanmalıdır.
ÇAĞRIMIZDIR!
Kadına yönelik şiddeti yalnız kadınlar değil, erkekler de durdurmalıdır. Sessiz kalan herkes, şiddetin sürmesine katkıda bulunur. Bu bir kadın sorunu değil, bir insan hakları ve demokrasi sorunudur.
Bizler susmayacağız!
Bu mücadeleyi hep birlikte sürdüreceğiz!
Sokakta, mecliste, medyada, evde, okulda, iş yerinde; her yerde eşitliği savunacağız!
Yaşamak istiyoruz!
Şiddetsiz, adil, eşit bir dünya mümkün!
Kadına Şiddete Karşı Her Zaman, Her Yerde Hep Birlikte Olalım!
Yaşasın Kadın Dayanışması